BİR AĞA VE TALİMATNAMESİ

Zamanın birinde bir köyde büyükçe bir çiftliği olan bir AĞA varmış. Emri ve mahiyeti altında onlarca insan ile birlikte o çiftlikte yaşarlarmış. O Ağa her gün adet üzere tüm çalışanları ile birlikte beraber kahvaltı yapar, İhtiyaç sahibi aileleri himaye eder ve hayır dualarını alırmış. Bir gün ağa çiftliğin kahyasını yanına çağırarak Kahyaya ‘’Uzak bir yere sefere ve seyahate gideceğini , bu seyahatin ne kadar zaman süreceğini bilemediğini belki 10 yıllar kadar uzun olabileceğini, geri dönmeme ihtimalinde olabileceğini söylemiş. Tabii böyle şefkatli ve merhametli bir Ağanın gidecek olması Kahyayı çok üzmüş. Kahyaya küçük bir defter vererek : ‘’Bu bir TALİMATNAMEDİR. Ben gittikten sonra, burada yazılanları çiftliğin ahalisine her sabah oku ve görevlendir. O gün çiftlikte yapılması gereken tüm işler, mevsimine göre hayvanların ve bitkilerin bakımı ve çiftlikle ilgili yapılması gereken her konu bu defterde yazılmaktadır. Bunları devamlı oku. Çiftlik çalışanları ise ona göre görevlerini aksatmadan yapsınlar’’ diyerek defteri bırakıp gitmiş. Ağanın gidişi o gidiş.
Gelelim bu hikayenin bundan sonraki bölümüne…Ertesi gün yine adet olduğu üzere tüm çalışanlar aileleri ile kahvaltı masasında yerlerini almışlar. Beklemişler Ağa ve kahyanın gelmesini. . Kahya gelmiş ve Ağalarının bilmediği bir sebepten, bilmediği bir yere gittiğini ve ne zaman geleceğinin ise bilinmediğini ve bu defteri bıraktığını, burada yazılanlara yani talimatlara harfiyen uyulması gerektiği konusunda kendisini görevlendirdiğini duyurmuş. Başlamış defterde yazılan talimatnameyi okumaya… Ağadan ayrılmak ahaliyi çok üzmüş ve duygulandırmış. Kahya okurken tüm ahalinin gözlerinden yaşlar sel olup akmış. Kahya her sabah kahvaltıda talimatnameyi okumaya devam etmiş. Yine ahali duygulu bir şekilde dinlemeye devam etmişler. Aradan bir zaman geçmiş kahya hayata gözlerini yummuş. Ama ahali adet olduğu üzere bu talimatnameyi okuma adetini hiç bırakmamış. Artık okumayı geçin, bu talimatnameyi kim daha güzel sesle okuyacak diye kendi aralarında yarışma tertip etmişler. Daha da ileriye gidip çocuklar ve gençler arasında o defterdeki talimatnameyi ezberleme ve ezbere okuma yarışmasına girmişler. Hatta daha sonra içlerinden bu talimatnamede gizemli, sırlı şifrelerin varlığından bahsedenler bile çıkmış. Daha da ileri gidenler olmuş; Kim daha çok okursa Ağa geldiğinde hediye bile verecek diye bir asparagas bilgiler dolaşmış ve işi gücü bırakıp devamlı okuyan bir grup bile türemiş .
Aradan uzun yıllar geçmiş. O kendi çiftliğinden uzaklaşan Ağa , hasta ve yaşlı bir vaziyette çiftliğine geri dönmüş . Bir de bakmış ki ne görsün; çiftliğinden eser kalmamış. Bıraktığı talimatnameye göre semiz ve sürülercesi olması gereken hayvanlar telef olmuş. O güzelim bağlar , bahçeler , tarlalar bataklığa dönüşmüş. Çiftlik tam bir viraneye dönmüş. Ama işin tuhafı Bıraktığı talimatname öylece duruyormuş. Herkesin yanı başında, başucunda ve ellerinde. Herkes talimatnameyi okuyor, ezberliyor, ellerinden düşürmüyor ama çiftlik elden gitmiş.
Hikaye bu ya. Bu kıssadan bu hikayeden payımıza hissemize ne düştüğünü bir MÜSLÜMAN olarak muhasebe yapmamız lazım. Tüm bu kainatı ve çiftlikleri bize bahşeden Rabbimizin bizlere bıraktığı TALİMATNAME yi nasıl değerlendirdik. Nasıl kullandık? Kendi hissemize düşünmemiz ve bu konuda gayret göstermemiz lazım. Hayat kitabımız olan ve yaptıklarımız herşeyin sınav kitapçığı olacak bu kitabı nasıl kullanıyoruz. Günümüzde yaşadığımız zilletin ve Tüm problemlerin asıl sebebi buradan başlamaktadır. Cevap verilmesi gereken asıl soru da budur. Gömleğin ilk düğmesidir. Rabbimin ilahi talimatnamesi ile amel eden kullarından eylesin cümlemizi…
Selam ve dua ile..