“ADALET KANSERİ”
ÇAĞIMIZIN YENİ VEBASI
Modern yaşam , hızla ilerleyen teknoloji, içeriği ve genleri ile oynanmış kimyasal içerikli gıdalar, mevsimlerin sıcaklıklarının değişmesi, insanlar üzerinde hızla artan manevi boşluklardan dolayı oluşan strese ve depresyona dayalı bazı rahatsızlıklar ve daha sayamadığım bir çok neden günümüz dünyasında çeşitli hastalıklara yol açmakta ve tıp bilimi bunlara cevap vermeye, çare bulmaya çalışmaktadır.
Ancak günümüz de bazı hastalıklar var ki, bunları tıp ilmi ile açıklamak mümkün değildir. Bir virüs gibi yayılan, sadece kişilere değil ailelere, çevreye, topluma, devlete ve hatta tüm insanlığa sirayet eden, yayılan, etkileyen, zarar veren bu hastalığının adı ADALETSİZLİK tir. Tıp bilimin de bu hastalık henüz literatüre girmese dahi belirtileri, bir VEBA gibi yok olan aile ve toplum yapıları sonucu, değişik şekillerde tıp alanının da tesirine, etkisine girmektedir. O kadar tesirli bir hastalıktır ki ADALETSİZLİK VEBASI, aynı anda binlerce kişiyi hatta milyonlarca kişiyi tesiri altına almaktadır. Birileri zamanında oturmuş, Yüce dinimiz İslam ile ilgili 5 tane şart getirerek belirli bir kalıba sığdırmaya çalışmışlardır. Bunlar hepimizin bildiği ve hatta çocuklarımıza sorduğumuz İslam’ın 5 şartıdır. Bu şartları incelediğimiz de Manasını bile anlamadığımız, bilmediğimiz, bilsek dahi uygulamadığımız , hani eski tarihi Türk filmlerinde Bizanslıların, Müslüman olmaları sahnelerinde olduğu gibi tekerleme olarak söylenen ve bize okullarda öğretil(mey) en Kelime_i Şehadet , Namaz Hac, Oruç ve Zekat…. Bu ibadetler de sadece abdiyet açısından Allah’ı RAB olarak görülmektedir ve gösterilmektedir. Yıllarca Müslümanlar böyle kandırıldı ve uyutuldu. Sormak istiyorum. İbadette RABBİNİZ Allah ta, toplum da, maişet mücadelesinde, nafaka telaşında, hak arama noktasında RABBİNİZ KİM ? islamın şartlarında neden ADALET YOK VE ADİL OLMAK YOK? Allah namaz kadar, oruç kadar vs. vs. Adaletle hükmetmeyi emretmedi mi? Yüce kitabımızın birçok yerinde Adalet emri yok mu? Adalet bir bayana isim vermekle, bazı binalara Adalet sarayı diye isim vermekle, bir partiye isim vermekle veya başka bir sivil toplum kuruluşlarına isim vermekle olmuyor . Söylemle olmuyor. Bu ülkemizin en büyük sorunu ve hastalığı Adaletsizliklerdir. Bu hastalık şu an her bireyden her vatandaşa kadar sirayet etmiştir. Aslında sadece ülkemizin sorunu değil tüm insanlığın sorunudur. Aidsten, Kanserden daha beter bir hastalıktır. Sadece kişinin kendisine değil etrafındaki kişilere de, tüm topluma da zarar vermektedir.
Somut bir örnek vermek istiyorum. Yıllarca sadece Müslüman olmalarından dolayı, 28 şubat zulümlerini yaşamış, kime hizmet ettiği belli birçok derin yapının savcısı ve hakimleri tarafından, sözde yargılanmış, ellerine taş dahi almamış bir çok bu ülkenin vatandaşı, 20 yıla yakın bir süredir içeride , zindanlarda halen tutsaktır. Kendilerini yargılayan , birilerinin uşaklığını yapan , maşalığını ve tetikçiliğini yapan savcı ve hakimlerin cezaevinde olduğu, hatta bazı odaklar tarafından bu uşaklara mağduriyet edebiyatları yapılan, güzellemeler söylenen, Sulandırılan davalara bakıyorum da.. Şehmus ALPSOY ve diğer arkadaşlarının çekmiş olduğu adaletsizlikleri sizlerin takdirine sunuyorum.
Bir çoğu cezaevinde öldüler. Yaşayanlar da ölümcül hastalıklarla başbaşa kaldılar. Şehmus ALPSOY .. Kanser hastası …17 yıldır cezaevinde…3. Dereceden kolon kanseri. Garabetlerle dolu karanlık 28 Şubatın bir kurbanı. Müebbet hapis cezasına çarptırılmış bir Müslüman. Geçtiğimiz sene kolonunun bir kısmı, mesanesi ve apandisti alındı. Vücudunun sağında ve solunda bir torba ile cezaevinde hayatını devam ettirmekte. Sürekli bakıma muhtaç bir halde.. Adli tıp ölümünü beklemekte. Ve bir çok arkadaşı da ölümü tadıp ahirete intikal etti. Geçenlerde ŞEHMUS ALPSOY ‘un yeni bir fotoğrafı yayınlandı. Ellerinde kelepçe, tekerlekli sandalye de.. Cezaevi personeli refakati ile hastahane koridorunda dolaştırılmakta. Bu insanların SUÇU NE?
Aslında bu kişi , Tıpta adına kolon kanseri diye teşhis konulmasına rağmen hem vicdan katında hem de Allah katında hastalığının adı: ADALET KANSERİ dir. Ergenekon, 28 Şubat ve hatta 15 temmuz aktörleri gözümüzün önünde tahliye edilirken, davaları kasıtlı olarak sulandırılırken, hastanelerde özel odalarda ellerinde tesbihlerle poz vermeleri gözümüzde canlanırken, hatta ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜNE ve 28 ŞUBAT’ IN gerçekten HAKETMİŞ FAİLLERİNE toplum nazarında, olmayan itibarları verilirken, Müslümanca yaşamaya çalışan ve yıllarca zindanlarda bulunan Yusufilerin haykırışını ve izzetli duruşlarına sizlere aktarmak ve hatırlatmak istedim. 28 ŞUBATLAR BİTMEDİ VE İÇERİDE HALEN KARDEŞLERİMİZ VAR.
Evet. Adaletsizlik çağımızın en büyük hastalığıdır. Devletlerin dini Adalettir. Adil olmak zorundadırlar. Mülkün, canın, namusun temeli adalettir. Adaletle hükmetmek mecburiyetindedirler. Adalet terazisi, ölçüsü şaşarsa hem bu dünyada, hem de ahirette telafisi mümkün olmayan sonuçlar ortaya çıkarır. İslam’ın ve İnsanlığın şartlarından olan ADALET gibi temel direği, toplumun her kesimine aşılamalıyız. Uygulamalıyız.
Sadece savcılara, hakimlere, adalet saraylarına bırakılamayacak genişlikte bir kavramdır. Bu kavramı bizlere öğretecek alimler, imamlar, öğretmenlerdir. Uygulayacaklar ise başımızdaki idareciler, yöneticiler ve tüm sorumluluk makamlarıdır. Gerçi adaletsizlik üzerine kurulan düzen de faizden, kumardan ve fuhşiyattan alınan vergilerle ödenen maaşları ile mi bizlere adaleti öğretecekler. O da başlı başına başka ve büyük bir konu.
Selam ve dua ile….