TARİH LÜGATI

Sempozyum: Eski Grekçe “içki meclisi” anlamındaki “symposion” sözcüğünden. Açık panel, toplantı. Müstehak: (Arapca) “hak etme, hakkı olma” anlamındaki “istihkâk” kelimesinden. Köken olarak “hak” sözcüğüne gider. Müstehak bizde daha çok olumsuz anlamda kullanılıyorsa da (“müstehak oldu” gibi) aslında hem olumlu hem olumsuz ifadeyi de kapsar. Müstehak, hak etmiş olmak. Hezarfen: Bir isim değil, sıfattır. Hezar+fen birleşimi. […]
Genel - 11 Aralık 2017 09:50 A A

Sempozyum:

Eski Grekçe “içki meclisi” anlamındaki “symposion” sözcüğünden. Açık panel, toplantı.

Müstehak:

(Arapca) “hak etme, hakkı olma” anlamındaki “istihkâk” kelimesinden. Köken olarak “hak” sözcüğüne gider. Müstehak bizde daha çok olumsuz anlamda kullanılıyorsa da (“müstehak oldu” gibi) aslında hem olumlu hem olumsuz ifadeyi de kapsar. Müstehak, hak etmiş olmak.

Hezarfen:

Bir isim değil, sıfattır. Hezar+fen birleşimi. Hezâr Farsça “bin” demek. Hezarfen “bir çok alanda maharetli” anlamında. Bin fenli.

Herkes Galata’dan uçan Hezarfen Ahmed Çelebi’yi bilir ama gerçek hezarfen, Hüseyin Çelebi’dir. IV. Mehmed’in tarih hocalığını yapmıştı. Grekçe ve Latince kaynakları okuyabilen biriydi. Edebiyat, tarih, tasavvuf ve tıb sahasında eserleri vardır.

Efendi:

Sanılan aksine Arapça ya da Farsça değil Grekçe kökenlidir. Doğu Roma’da saygı ifadesi olarak kullanılmış, Osmanlıya da geçmiştir. Afendis’den efendi.

Sâmiha:

Arapça: “yumuşak huy, hoşgörü” anlamındaki “semâhat” kökünden. Hem sâmiha hem semâhat kadın ismi olarak kullanılıyor. Sâmiha Ayverdi’nin adını Samîha şeklinde okumak yanlıştır. İlk a uzun olacak. Müsâmaha kelimesi de bu köktendir. Eskiler tesâmüh de derlerdi.

Delâlet ve dalâlet:

Yanlış telaffuz edilen iki kelime. İlki “yol gösterme” anlamındaki “delle” (َدَلّ) fiilinden, diğeri “sapmak” anlamındaki “dalle” (ّضَل) fiilinden. Delâlet yol göstermek, dalâlet yoldan çıkmak demek.

Kezban:

Bugün daha çok hakaret anlamında kullanılan kelime. Aslı “ketbanu”dur. “Ev sâhibesi, evi çekip çeviren kadın” demektir. Seri halinde çıkan Kezban filmlerinden sonra anlam kaymasına uğramıştır. (Karakterin sürekli aşağılanması.)

Pişmaniye:

Farsça “yün” anlamına gelen “peşm” sözcüğünden. Peşm+âne “yün gibi” demek. Sonra pişmaniye. Yüne benzediğinden. Kelimemizin pişmanlık’la bir alakası yok.

Filinta:

Bir silah çeşidi. Almanca “çakmak taşı” anlamındaki flinte sözcüğünden. Çakmaklı silaha denir. “Filinta gibi” tabiri de buradan deyimleşmiştir. Boylu poslu delikanlı anlamında.

KAYNAK : https://twitter.com/tarihlugati?lang=tr

 

Comments

comments

Bu haber 7273 kez okundu.
Genel - 09:50 A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.