ZİLLET BİZDEN UZAKTIR
Ülkemiz Cumhuriyet kurulduğundan beri ilk defa bu kadar ciddi olarak dış müdahalenin yaptırımları ile burun buruna geldi.
Artık Herkes kartlarını açık oynamaya başladı. Ya boyunduruk altında zillet içinde yaşayacağız. Ya da izzetimizle ne pahasına olursa olsun mücadele edeceğiz. GEREKİRSE BU UĞURDA ÖLECEĞİZ.
Bir kaplumbağa misali vermek istiyorum. Kaplumbağaların en güvende olduğu yer kendi kabuğunun içidir. Burada dışarıdan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı kendilerini koruyabilirler. Fakat böyle olunca ne beslenebilirler ne de ilerleyebilirler. Kafalarını dışarı çıkartmaları gerekir. Çıkarttıkları zaman da risk alırlar. Fakat beslenme ve varacağı hedefe gitmenin tek çaresi de budur. Risktir. Ama risk olmadan feraha ermek yoktur. Bedel ödemeden ederimiz olamaz. Fakat Bu risk olayını abartıp alayına meydan okumakta yanlıştır. Gayet itidalli olmak gerekir.
Teşbihte hata olmasın. Kendimizi her türlü dünyaya kapatır ve kabuğumuz içinde kalırsak hiçbir tehdit altında kalmadan zilletle ve esaretle yaşayabilriz. Fakat bu millet hiçbir zaman zillet ile yaşamamıştır. Zilleti gösterenlere karşı İZZETLİCE duruşu canı pahasına göstermiştir.
Yıllardan beri içimizde ki figüranlar üzerlerine düşen rolü layıkı ile oynadı. Fakat bu ferasetli millet hiçbir zaman bu figüranlara prim vermedi. Yıllarca askeri darbelerle millet inim inim inledi. Kafasını kaldıramadı. Ne zaman kafasını çıkardı muhtıralarla, parti kapatmaları ile, 28 şubat tiyatroları ile, gezi olayları ile, develüasyonlarla hizaya getirilmeye çalışıldı.
En son yine içimizdeki satılmış figüranların eliyle 15 Temmuz darbesi demiyorum, apaçık İŞGAL girişimi de Allah’ ın lütfu ile bertaraf edildi.
Artık başrol oyuncuları figüranların yeterli gelmediğini görünce kartlarını açık açık oynamaya başladılar. Ülkemizin güneyinde düşmanca bir oluşumun temellerini attılar. Binlerce tırla silah taşımacılığı yaptılar. Dahada yetmedi. Yıllarca karşılarında el pençe divan duran Türkiyenin , artık konsolosluklar önüne, terör olaylarında gebertilen yabancı ülke vatandaşlarının leşlerini çöp poşetleri içerisinde bırakması, hatta casusluk yapan VATANSIZLAR ı sinek gibi avlaması bardağı taşıran son damla oldu. Üstelik bir de ülkenizin güneyinde ki hain yapılanmanın kalbine bıçak gibi saplanan İDLİB İNTİKALİ sonrasında bocalama başladı. İnanın bu güçler kamuoyu önünde demeç bile veremez oldu. Büyük bir şaşkınlık içerisinde paniklediler. Hani oyun kuranlar onlardı. Anlaşılıyor ki yıllarca gözümüzde çok ama çok büyüttüğümüz bu güçlerin uzun vadeli hesapları yokmuş. Tüm bu yaşananlardan sonra bu şeytani güçlerin elleri kolları bağlı olarak beklemeleri beklenemez. Tüm güçleri ile acımasızca saldıracak ve üzerimize gelecekleridr.
Tüm bunları anlatmamın sebebi bunca olaylar olurken bizler ne yapmalıyız. Parti olarak, siyasi olarak Sevelim veya sevmeyelim devletimizin yanında, bayrağımızın altında dimdik durup safları sıklaştıralım. Ülkemiz içerisinde yapılan hoşumuza giden veya gitmeyen uygulamaları eleştirmeyi kısa bir süreliğine kenara bırakıp , Miletimizin selameti ve Devletimizin bekası için elimizi taşın altına atalım. Tıpkı 15 Temmuzda olduğu gibi. ‘’Vatan sana canım Feda’’ diye attığımız sloganların eyleme dönme vaktidir. Herşeye açlığa, ekonomik sıkıntıya ve hatta can vermeye hazır olalım. Kuru sloganları bırakıp eyleme geçelim. Allah bizimledir. Allah’ın ipine sımsıkı sarılalım. Kardeş olalım.